Tarihi belgelerden
öğrendiğimiz kadarıyla Ağustos ayına Türk milletinin kaderini değiştiren önemli
savaşlar denk gelmiş ve bu nedenle “Ağustos” zafer ayı olarak nitelendirilmiştir.
Ağustos ayı içerisinde
Türk milleti Anadolu’yu kendisine yurt edinmek için 26 Ağustos 1071’de Selçuklu
Sultanı Muhammed Alparslan komutasındaki Selçuklu Ordusu ile Doğu Roma
İmparatoru Romen Diyojen komutasındaki Roma Ordusu arasında yapılan Malazgirt
Meydan Muhaberesini Türklerin kazanmasıyla Anadolu’nun kapıları açılmıştır.
11 Ağustos 1473
Otlukbeli Savaşı’nda Fatih Sultan Mehmet, Akkoyunlu Uzun Hasan’ı yenmiştir.
Böylece Anadolu’da Osmanlı Devleti üstünlüğü pekişmişti.
Yine 23 Ağustos 1516’da
Mercidabık Savaşıyla Osmanlı Devleti, Memlüklüleri yenmişti. Suriye ve kutsal
topraklar Osmanlı Devleti’ne geçmişti.
Ağustos ayı içerisinde
Türklerin kazandığı diğer zaferlerden birisi olan 29 Ağustos 1521 yılında
Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad’ı fethetmesi olmuştur. Bundan 5 yıl sonra 29
Ağustos 1526 yılında yine Kanuni Sultan Süleyman komutasındaki Osmanlı Ordusu
ile Macaristan Kralı II. Layoş komutasındaki Macar Ordusu arasında yapılan
Mohaç Meydan Muhaberesinde Osmanlı Ordusu, Macar Ordusunu iki saat gibi kısa
bir sürede imha etmiş ve savaşı Osmanlı Ordusu kazanmıştır. Bu savaş en kısa
sürede biten meydan muhaberesi olarak tarihe geçmiştir.
Venediklilerin elinde
bulunan ve Doğu Akdeniz’in en büyük adası konumunda olan Kıbrıs II. Selim’in
emriyle Lala Mustafa Paşa tarafından 1 Ağustos 1571’de fethedilmiştir.
Osmanlı Devleti eski
ihtişamlı yıllarından duraklamaya, gerilemeye ve en sonunda ise dağılma
sürecine girmiş ve en sonunda işgale uğrayarak 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes
Antlaşmasıyla fiilen sona ermiştir. Ardından Türk milletinin bağımsızlığını ve
onurunu tamamen yok eden sözde barış antlaşması olan “Sevr Barış Antlaşması” 10
Ağustos 1920’de İstanbul Hükümeti tarafından imzalanmıştır. Fakat Milli
Mücadelenin liderliğini üstlenen Mustafa Kemal ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Sevr’i bir paçavra olarak görmüş ve kabul etmemiştir. Hatta Türkiye Büyük
Millet Meclisi 19 Ağustos 1920’de bu antlaşmayı kabul edenleri ve imzalayanları
“vatan haini” ilan etmiştir. Sevr’in
tanınmaması ile birlikte bu paçavrayı kabul edenlerin ve imzalayanların TBMM
tarafından vatan haini olarak ilan edilmesi de zafer ayı dediğimiz Ağustos
ayına denk gelmiştir.
Tüm bu gelişmeler
ışığında “Şark Planı” ile kurgulanan ve 13 Eylül 1683 yılında Türklerin
Viyana’dan geri dönmesi ile başlayan ve 1699 Karlofça Antlaşmasıyla hızlanan
geri çekilme süreci 238 yıl son Sakarya’da durdurulmuştur. Şark Planını
hazırlayan küresel güçler bunu uygulamak için önlerinde tek sorun olarak
gördükleri Türkleri imha etmek için tetikçi olarak Yunan Ordusunu Anadolu’ya
göndermişlerdir. Mustafa Kemal’in 23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Meydan
Muhaberesinde “Hattı müdafaa
yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış
toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz” emrini vermesiyle
22 gün 22 gece dünyanın en uzun süren meydan muhaberesi sonucunda Türk Ordusu
13 Eylül 1921’de Sakarya Irmağı’nın doğusundan Yunan Kuvvetlerini
temizlemiştir. Böylece 238 yıllık geri çekiliş yerini taarruza bırakmış ve
hazırlıklar 1922 yılının Ağustos ayına kadar sürmüştür. Mustafa Kemal’in
Başkomutanlığını yaptığı Türk Ordusu 26 Ağustos 1922’de düşmana taarruza
kalkmış ve 30 Ağustos da Dumlupınar’da vurulan darbe sonucu Yunan Ordusu
kaçmaya başlamıştır. Bunun üzerine Başkomutan Mustafa Kemal, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini
vererek Türk Ordusu, Yunan Ordusunu kovalamaya başlamış ve iki yüz bin
civarındaki Yunan Ordusunun tamamı neredeyse imha edilmiş, geri kalanlar 9
Eylül 1922’de denize dökülmüş ve canını zar zor kurtaran az bir grupta gemilere
binerek Atina’ya kaçmıştır.
Osmanlı Devleti’nin
küllerinden yeni bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Lozan Antlaşması
ile dünyaya ilan edilmiş ve tanıttırılmıştır. Ancak bağımsız Türkiye’nin
kurulmasından sonra küresel güçler Anadolu’yu ve üzerinde kurulu Türk devletini
ve bu devleti kuran Türk milletini asla ve asla rahat bırakmamışlardır. Her
fırsatta Türkiye’ye güç ve enerji kaybettirmek için ellerinden geleni yapanlar
en son 15 Temmuz 2016 günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine sızan FETÖ Terör
Örgütü militanları tarafından darbe kalkışması yapılmıştır. Başta seçilmiş
hükümet olmak ile birlikte Türk vatanı ve Türk milleti hedef alınarak Mete
Han’dan beri sistemli bir ordu yapısına sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
imajı ve saygınlığı yıpratılmak istenmiştir. Ancak Türk milleti büyük bir
feraset örneği göstererek Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine sızmış hainler ile
tamamen yerli ve milli, Anadolu’nun asil evlatları olan askerleri çok iyi ayırt
ederek, “Peygamber Ocağı”, “Muhammed’in Ordusu”, “Mehmetçik” diye adlandırılan
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni topyekun zan altında bırakmamış ve her daim
askerlerinin yanında yer almıştır.
Darbe kalkışmasından
sonra yapılan ihraçlar sonrası dünya devletleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin
toparlanamayacağını düşünmüştü. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta
kademesinde kadro açığı oluşmuştu. Ancak buna rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri 40
gün gibi kısa bir sürede toparlanarak zafer ayı olarak nitelendirilen Ağustos
ayında Cerablus’u DEAŞ Terör Örgütünden temizlemek amacıyla 24 Ağustos 2016
sabaha karşı 04.00’da sınır ötesi harekâta başlamış ve bu harekâta “Fırat
Kalkanı” adı verilmiştir. Fırat Kalkanı Operasyonun ardından yapılan sınır
ötesi operasyonlara zemin hazırlamış Türkiye sınırları boyunca bulunan DEAŞ,
PKK, YPG, PYD vb. terör örgütü militanları imha edilmiştir.
Sonuç itibariyle Ağustos
ayı Türk milletinin geçmişinin, bugününün zafer ayı olmakla ile birlikte belki
de gelecekte kazanacağı zaferleri anıldığı ay olacaktır. Bu vesile ile Ağustos
ayında kazandığımız zaferlerle birlikte 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutlar
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi
rahmet ve minnet ile yâd ediyorum.
