Türkistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Eylül 2025 Pazar

TÜRKİSTAN (ORTA ASYA)’DA HÂKİMİYET MÜCADELESİ

 

Gün geçtikçe Türkistan (Orta Asya) coğrafyasında Rusya, Çin ve Amerika arasında hâkimiyet mücadelesi artarak devam ediyor. Özellikle Amerika’nın, Orta Doğu’dan, Orta Asya’ya yönelme politikalarına baktığımızda küresel güçler mücadelesinin Orta Asya’ya taşınacağını rahatlıkla görüyoruz.

Amerika’nın, Rusya – Ukrayna Savaşında, Ukrayna’yı finanse etmesi, Çin’in Orta Asya’da artan gücünü kırmaya çalışması ve bir taraftan da Türkiye’ye karşı sınır ötesindeki teröristleri desteklemesi yeni çatışma sahasının Orta Doğu’dan çok Türkistan’da yani Orta Asya’da belireceğini düşünüyorum.

Nıkkeı Asia haber sitesi editörü Andrew Sharp’ın köşe yazısına göre; “Donald Trump’ın Ocak ayında Beyaz Saray’a dönmesi, Asya hükümetlerini ve endüstri liderlerini şimdiden tedirgin ediyor. Seçilmiş başkanın dost ve düşmanlara genel tarifeler uygulama tehdidini yerine getirip getirmeyeceğini, doları zayıflatmaya çalışıp çalışmayacağını veya Japonya ve Güney Kore gibi müttefiklerden ABD birliklerine ev sahipliği yapmaları karşılığında daha fazla para çekip çekmeyeceğini kimse kesin olarak bilmiyor. Amerika’yı NATO’dan mı çekecek? Ukrayna’nın Rusya ile savaşında onu finanse etmeye devam mı edecek? Belki de Hint – Pasifik’teki güvenlik açısından en önemlisi, Çin ile bir çatışma durumunda Tayvan’ı mı destekleyecek?” (Ansrew Sharp, “What Does Trump’s Reelection Mean For Asiya?”, asia.nikkei.com, 30.11.2024)

Asya haber sitesinde yayınlanan bu köşe yazısında sorulara kesin cevaplar bulunamamış ancak dünyayı okuduğum kadarıyla şunu ifade edebilirim ki Amerika bu soruların hepsini uygulamaya koyacaktır.

Yani Amerika, Rusya – Ukrayna savaşında taraf olmaya devam edecek, Asya’daki devletlerden kendisine dost ve düşmanlar yaratacak. Hatta Türk Devletler Teşkilatındaki üye ülkelerin arasındaki sorunları bile kullanmaya çalışacaktır. Özellikle Fergana Vadisi’nin ve Hazar’ın Statüsünün ilerleyen aylarda gündeme yeniden gelmesi kaçınılmazdır. Yine Orta Asya’da Rusya’dan sonra kendisine en büyük rakip olarak gördüğü Çin’i ise kontrol altında tutmak için Güney Kore ve Japonya’daki askeri üslerine yatırım yapmaya devam edecektir. Ayrıca yeniden seçilen Trump, Çin’e karşı yeni bir ekip kurarak öncelikle Çin’deki Uygur Türkleri meselesi üzerinden gerilim yaratacağı ve daha sonra Hint – Pasifik olası bir çatışma noktasında Tayvan’ı destekleyeceği kanaatimce Amerika’nın Orta Asya politikaları arasında yer alacaktır.

Ancak Çin, Kuşak Yol Girişimi Projesi ile Asya sınırlarının güvenliğini sağlamak için kritik bir strateji olarak görmektedir. Ayrıca bu proje ile Çin, dünya genelinde ekonomik entegrasyonunu artırmayı, uluslararası ticarette etkin rol oynamayı ve küresel düzeyde ekonomik gücünü arttırmayı amaçlamaktadır. Ayrıca Çin, Kuşak Yol Girişimi Projesi ile Türk tarihindeki ticaret yollarından birisi olan İpek Yolu olarak adlandırılan bu yolu canlandırarak Çin’den Avrupa’ya demiryoluyla mal nakliyatı yapmayı hedeflemiş ve yeni yollar belirleyerek uluslararası arenada daha güçlü bir konum elde etmek istemiştir. Bu proje başta Çin’in sonra Türk Devletlerinin ekonomik kalkınmasına, jeopolitik konumuna ve siyasi durumuna etki etmiştir. (DİPAM, “Kuşak – Yol Girişimi Çerçevesinde Türk Devletleri Teşkilatının Rolü”, Sayı:48, Temmuz 2024,s.2)

Zaten Trump sadece Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaşı bitiren kişi olarak ortaya çıkmadı. Zengezur Koridorunu, ABD çıkarları için ele geçirmek ve oradan yapılacak olan ticarette ve yaşanan gelişmelerde pay sahibi olmaktı. Bunu da başardı.

Tüm bu gelişmeler karşısında böylece Amerika’nın ilerleyen aylarda Orta Asya’ya daha da ağırlık vermesi ve politika değişikliği yaparak yeni güç mücadelelerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacaktır.

Buna karşı dikkatli olunmalıdır. Daha önceden de belirttiğim gibi 3. Dünya Savaşı Ortadoğu’dan değil Orta Asya (Türkistan)’dan başlayacaktır.   

19 Nisan 2025 Cumartesi

KÜRESEL GÜÇLERİN YENİ ÇATIŞMA SAHASI TÜRKİSTAN (ORTA ASYA)

 








“Tarihe not düşüyorum. 3. Dünya Savaşı

                               Orta Doğu’dan  değil Orta Asya’dan başlayacaktır.

Tarih Bilim Uzmanı ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Kubilay Muhammet Özdemir”

 

Küresel güçler coğrafi keşifler yapıldığı süreçte Afrika’yı çatışma ve sömürü kıtası haline dönüştürmüştü. Afrika kıtasından yıllar sonra ise Ortadoğu bölgesi, küresel güçlerin çatışma ve sömürü sahası haline getirilmişti. Şimdi ise bu süreç Türkistan yani Rus tarihçilerin Türkistan denilmesin diye uydurdukları Orta Asya bölgesi için yapılmaya çalışılacaktır.

Türklerin ilk bilinen devleti Asya Hun Devletinden itibaren ve Büyük Türkiye olarak adlandırılan Türkistan coğrafyasına hükmeden Türkler, günümüzde de bu bölgede kalan soydaşlarıyla bağlarını koparmamıştır.

Günümüzde özellikle Türkiye’nin liderliğinde kurulan Türk Devletler Teşkilatı ve dolayısıyla Türk Birliğinin faaliyete geçirilmesiyle soydaşlarımızla bağlarımız daha da güçlendirilmeye çalışılmaktadır. Bunun akabinde ortak bir alfabenin, marşın, askeri gücün, ticaretin ve para fonunun oluşturulması gündemdeyken Türkistan’da yeni çatışma sahalarının oluşturulmaya çalışılması tesadüf müdür?

Özellikle ABD Başkanı Trump önceki başkanlığı döneminde Suriye’den tamamen Amerikan askerlerini çekmek istemiş fakat üst düzey yetkililer ve komuta kademesinin isteksizliği nedeniyle bu görüşünden vazgeçmişti. Amerikan askerlerini tamamen çekmek yerine Suriye’deki asker sayısını azaltmakla yetinmişti.

Kanaatimce Trump yeni başkanlık döneminde Amerikan askerlerini Ortadoğu’dan tamamen çekecek ve Türkistan’daki çatışmalarda devreye sokacaktır. Fakat bu bölgede Rusya ve Uzak Asya’da Çin gibi devletler varken ve yine Türkiye’nin öncülüğünde kurulan Türk Devletler Teşkilatıyla tüm Türk devletleri birleşmişken Trump yönetimi Asya’da, ABD askerlerini sıcak bir çatışma içerisine sokar mı? Tabi ki de hayır. Ancak şu da gözden kaçırılmamalıdır ki ABD’nin Orta Asya’da hem askeri üsleri hem de şirketleri bulunmaktadır. Bunun iki temel sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi bölgede Rusya ve Çin gibi devletleri kontrol altına alıp hareket kabiliyetini kısıtlamak, ikincisi ise Türkistan coğrafyasında Amerika olarak etkinliğini arttırmaktır. Bu süreçte devletlerarasında sıcak bir çatışma olmayacaktır.

Peki bahsettiğim sıcak çatışmalar nasıl başlayacak?

Küresel güçlerin her zamanki uyguladığı politika sonrası yaşanacak. Önce o bölgede terörizm etkin rol oynayacak, bölge karışacak, o bölgedeki devletlerde iç karışıklıklar, parçalanmalar meydana gelecek ve daha sonra karışan bölgeye ve devletlere demokrasi, yardım ve insan hakları götürüyoruz denilerek müdahalelerde bulunulacaktır. İşte o zaman devletlerarası çıkar çatışmaları başlayınca sıcak çatışmalar meydana gelecektir.

Türkistan coğrafyasında tahmin ettiğim iç karışıklık ise 2013 yılında dünya gündeminde kendinden söz ettiren ve Suriye’nin Rakka şehrini ele geçirerek sözde Irak Şam İslam Devleti’ni kurduğunu ilan eden ve adını DEAŞ olarak öğrendiğimiz terör örgütü ile olacaktır. Özellikle bu terör örgütü 2014 yılında Irak’ın Felluce ve Musul gibi şehirlerini ele geçirdikten sonra terör örgütü, devletleşme iddiasıyla ortaya çıkmış ve belirli bir toprak parçasını ele geçirerek bu iddiasını hayata geçirmeye başlamıştı. Fakat 2016 yılından itibaren ele geçirdiği belli alanları kaybetmiş ve örgüt başta Suriye olmak üzere Irak’ta zayıflamaya başlamıştır. Bu örgütün çökertilmesi ve yok edilmesi hiç şüphesiz DEAŞ Terör Örgütü ile göğüs göğüse muharebe eden tek ordu olan Türk Silahlı Kuvvetleri sayesinde olmuştur. Çünkü Türkiye, Fırat Kalkanı Harekâtı ve sonraki harekâtlarla başta DEAŞ olmak üzere tüm terörist unsurları etkisiz hale getirmek için sınır ötesi operasyonlar yapmıştır ve halen bu operasyonlar devam etmektedir.

DEAŞ Terör Örgütünün 2018 yılı itibarıyla Orta Doğu’daki örgüt yapısı dağılmış ve bunun sonucunda örgüt Afganistan – Pakistan ve Afrika bölgelerine doğru kaymıştır. Türkistan coğrafyasını ilgilendiren kısım ise bu örgütün 2015 yılında Afganistan’da kurulması ve terör örgütünün yapılanma adı DEAŞ / Horasan olmasıydı.

Milli İstihbarat Akademisi’nin “Terörizmle Mücadele ve Türkiye: DEAŞ/ Horasan Yapılanması” adlı raporunda bu terör örgütünün adı ile alakalı aynen şu ifadeler yer almaktadır:

“Grubun kendi adını “Horasan” olarak tanımlaması hem coğrafi hâkimiyet açısından hedeflerini somutlaştırdığını hem de özellikle eleman temini açısından Orta Asya’ya odaklandığını göstermektedir. Türk dünyası için de birçok açıdan önem arz eden bir bölgeyi isminde kullanmayı tercih etmesi, terör örgütünün özellikle Orta Asya’da hedef almak istediği alanı nasıl anlamlandırdığının anlaşılması açısından da dikkate değerlidir.” (“Terörizmle Mücadele ve Türkiye: DEAŞ/Horasan Yapılanması”, Milli İstihbarat Akademisi, Rapor, Ankara - 17.05.2024.,s.12)  

Bu nedenle Türkistan coğrafyası önce DEAŞ Terör Örgütü ile karıştırılmak istenecek ve sonrasında her zamanki bildik senaryolar karşımıza çıkarak bölgeye ve bölgede iç karışıklıklarla zayıflamış olan devletlere müdahaleler gerçekleşecektir.

Kanaatimce bu müdahaleler Orta Doğu’daki ülkelerin kabul etmesi gibi olmayacaktır ve Türkistan coğrafyasında ters tepip 3. Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olacaktır.

Önceki yazımda “Ne dersiniz? Sona yaklaşarak bir Üçüncü Dünya Savaşı’na doğru gidiyor muyuz?” diye sormuştum.

Bu yazımda cevabını veriyorum.

3. Dünya Savaşı, Ortadoğu’dan değil Orta Asya (Türkistan)’dan başlayacaktır.

 


22 Haziran 2023 Perşembe

TÜRKLERİN IMF’Sİ TÜRK YATIRIM FONU



 Türk Devletler Topluluğu olarak yola çıkan Türk Dünyası 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 8. Zirvesi’nde radikal bir karar vererek adını Türk Devletler Teşkilatı olarak belirledi. Bu teşkilat üyeleri arasında yapılan işbirlikleri neticesinde Türklerin Kızılelma’sı olan Turan Birliği hedefine her geçen gün daha da yaklaşıldı. Turan Birliği; dilde, kültürde, edebiyatta ve diğer alanlarda Türk Dünyası’nın tek çatı altında toplanması ülküsüdür. 

Kurulduğu ilk günden bugüne kadar Türk Devletler Teşkilatı üyelerinin iş birliği alanlarına bakacak olursak bu ülkünün hayata geçirilme adımlarının atıldığını görürüz. Bu adımlara göre şuana kadar ki hedeflenen ve yapılan işbirliği alanları şunlar olmuştur: 

“Siyasi İşbirliği, Ekonomik İşbirliği, Gümrük İşbirliği, Ulaştırma İşbirliği, Turizm İşbirliği, Eğitim İşbirliği, Enformasyon ve Medya İşbirliği, Gençlik ve Spor İşbirliği, Diaspora İşbirliği, Bilişim ve İletişim Teknolojileri Alanında İşbirliği, Enerji İşbirliği, Sağlık İşbirliği, Göç Alanında İşbirliği, Tarım İşbirliği, Yargı Alanında İşbirliği, İnsani Konular ve Kalkınma Alanında İşbirliği, İnsan Kaynakları Alanında İşbirliği, Müslüman Dini Kurumlar Arasında İşbirliği, Uluslararası Kuruluşlarla İşbirliği”dir. 

Bu işbirliği başlıklarının kimisi gerçekleşmiş kimisi de gerçekleşmeyi beklemektedir. Bu konularla alakalı çalışmalar devam etmektedir. İşte bu yapılan çalışmalardan birisi olan Ekonomi alanındaki işbirliği olan “Türk Yatırım Fonu (TYF)” resmen kuruldu. Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın üyesi olduğu kuruluşun merkezi de İstanbul oldu. Böylece Türk Dünyasının da IMF veya Dünya Bankası gibi Uluslararası Para Fonu olmuş oldu. Bu da Türk Dünyasının ekonomik olarak bütünleşmesinin hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca Türk Dünyası ve fona katılacak olan devletlerin IMF’den uzak duracağı anlamına da gelmektedir. Çünkü IMF borç verdiği ülkelerin zamanla iç siyasetine de müdahil oluyordu. Şimdi IMF’ye alternatif olarak ortaya çıkan Türk Yatırım Fonu’na katılanlar uygun koşullarda birbirlerinden borç alıp vermekle birlikte ülkelerinin iç siyasetinin de güvenliğini sağlamış olacaktır.

En önemlisi ise kendi bölgesel haklarını savunan başta Türkiye olmak üzere hiçbir Türk Devletine döviz üzerinden yıldırma operasyonları yapılamayacaktır. Ayrıca yabancı tarihçilerin Orta Asya, Türk Tarihçilerinin Türkistan dediği bölge 21. Yüzyılın ilk çeyreğine kalkınarak girmiş olacaktır. Böylece ekonomik, siyasi ve askeri güç dengesi Avrupa’dan Türkistan coğrafyasına kayacaktır. Bu da Türk Devletler Teşkilatı’nın dünya siyasetinde daha etkin ve söz sahibi olmasına olanak sağlayacaktır. Bu fon aynı zamanda Orta Asya (Türkistan)’da gücü artan Rusya ve Çin’e karşı Türk Devletlerinin şirketlerinin gücünü daha da attıracaktır. Yine Türk Dünyasının oluşturduğu bu yapı ileride Türk Devletlerinin ortak bir banka kurmasının zeminini de hazırlamıştır.

Kanaatimce tüm bunlarla beraber Türkiye öncülüğünde Orta Asya (Türkistan)’daki Türk Devletleri Afrika Kıtasında da birlikte ekonomik işbirliği yaparak ticaret ağını geliştirecektir. Böylelikle hem Afrika Kıtasının kalkınmasını hem de 21. yüzyılda halen kıtadaki emperyalist karanlığın son bulması sağlanacaktır. 2008’de Türkiye’nin, Afrika tarafından stratejik ortak kabul edilmesiyle bölge ülkeleriyle siyasi ilişkiler, ticaret, yatırımlar, kültürel projeler, güvenlik ve askeri işbirliği ile kalkınma projeleri gibi birçok alanda hızlı ilerlemeler sağlanarak 2013’de Afrika Ortaklık Politikasına geçilmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin Afrika ile işbirliği tecrübeleri vardır. Türkiye bu tecrübelerini de Türk Dünyası ile paylaşacak ve sömürünün olmadığı, ekonomik operasyonların yapılamadığı güçlü bir ekonomik zincir kurulmuş olacaktır.     


Diğer Yayınlar